Geri

“Organ” ya da “Uzuv” Kaybı Yaşayanlarda Çözüm Odaklı Terapi

Kabullenmek ve hayata yeniden sarılmak kolaylaştırılabilir mi?

Kazalar ve hastalıklar nedeniyle organ ya da uzuv kayıplarına ne yazık ki sık rastlanmaktadır. Kayıplardan bir kısmı dışarıdan fark edilebilirken bazılarını ancak o kimsenin öyküsünü duyduğunuzda öğrenebilirsiniz. Kendi hastalarımdan birkaç örnek vermek istiyorum: Çocukken devrilen çaydanlıktaki kaynar suyla baş-boyun bölgesinde yanık geçirmiş ve o tarafta dış kulağını kaybetmiş 33 yaşında kadın; henüz 7 aylık bebekken retinoblastoma nedeniyle bir gözünü kaybetmiş (enükleasyon) 19 yaşında delikanlı; iş kazasında sağ elindeki üç parmağını kaybetmiş 41 yaşında erkek. Bir de uzuv ya da organ yerinde durur ama işlevini yapamadığı vakalar vardır ki bunlara da bir kaç örnek veriyorum: Teröristlerle çatışma sırasında yanında bomba patladığı için her iki kulakta %80 işitme kaybı yaşayan 39 yaşında malulen emekli asker; jinekolojik ameliyat sonrası idrarını tutamayan ve sürekli bez bağlamak zorunda kalan 63 yaşında serbest avukat kadın.

Organ-Uzuv kayıplarını hastada yaratacağı sonuçlara göre dört başlık altında toplayabiliriz.

1. Hareket serbestisi kaybı.

2. Kadın ya da erkek kimliğini kaybetme (histerektomi nedeniyle artık gebe kalamayacak olma ve mensturasyonun kesilmesi; prostatektomi sonrası erektil disfonksiyon)

3. Estetik kayıp

4. İşlev kaybı

Bu kayıplar hem o kimseyi hem de onun hayatında yer alan ve de alacak olan diğer kimseleri bir ömür boyu derinden etkileyecektir. Konuya bir örnek vakayla devam etmek istiyorum.

Görkem, 20 yaşında, erkek, bir yıl önce motosiklet kazası geçirmiş; kaza sonucu sol bacakta tibia kemiğinde açık-parçalı kırık ve kemik defekti olmuş. Sonrasında sağlam bacaktan fibula transferi yapılmış ancak bu operasyon başarısız olmuş. Şimdi görünürde sol bacağı var ama kemik bütünlüğü olmadığı için üzerine basıp yürüyemiyor. Dolayısıyla ancak koltuk değneği yardımı ile yürüyebiliyor. Bir ortopedi hekimi sol bacağının diz altından ampüte edilip (kesilip) ardından protez bacak kullanmasını önermiş. Böylece koltuk değneği kullanmadan yürüyebilecekmiş. Ama Görkem sol bacağının kesilmesi fikrine şiddetle karşı çıkmış.

Görkem Makine mühendisliği bölümü öğrencisi, İngilizce hazırlığı bitirmiş, birinci sınıfta olması gerekiyor ama kazadan beri bir yıldır okula gidemiyor.

Organ-Uzuv kaybı yaşayan kimselere ve onların hayatındakilere nasıl yardım edelim ki onlar tekrar ümit, iyimserlik ve tutkuyla hayata sarılsınlar?

Kabullenip hayata yeniden sarılma sürecinin sekteye uğradığını, hastanın ve/veya yakınlarının konuşmalarının “yapamayacakları” üzerine odaklanmış olmasından anlarsınız. Yukarıdaki örnekten devam edecek olursam: “Bu sakat ayakla iyi bir işim olamayacak. Öyle olunca evlenemeyeceğim. O zaman baba da olamayacağım”. Diğer bir deyişle kaybın birincil sonuçları, bunların doğurduğu ikincil sonuçlar ve onların da doğurduğu üçüncül sonuçlar… Liste böylece uzayıp gider.

Bazen de hasta yakınlarından bir ya da birkaçının kabullenme ve değişim konusunda fazla iyimser ve istekli olup hızlı gitmeye çabaladıklarına tanık olursunuz. Bunu organ-uzuv kaybını bizzat yaşayan hastaya dayattıklarında hastanın “Beni anlamıyorsun, başıma gelen şeyi sıradan-basit görüyorsun, bundan sonra yaşayacaklarımı hafife alıyorsun” tepkisiyle karşılaşırlar.

Sonuç olarak hastayı ve yakınlarını hayata yeniden sarılma sürecinde üç grupta toplayabiliriz:

a. Gelecekten vazgeçmiş; süreci durdurmuş olanlar.

b. Gelecekten vazgeçmemiş ama fazlasıyla karamsar; süreci yavaşlatanlar, geriye çekenler.

c. Aceleci ve beklentisi yüksek; süreci çok hızlıca tamamlamak isteyenler.

Organ-Uzuv kaybı yaşayan kimselere yaklaşımda Çözüm Odaklı Terapi iki prensibi benimser:

1. Limitleri (organ-uzuv kaybının bizzat kendisini) değiştiremezsiniz ancak sonuçları değiştirebilirsiniz ya da hafifletebilirsiniz. Dolasıyla terapist, hastanın başına gelen kaybın sonuçlarını değiştirmeyi hedeflemesine yardım eder. Pozitif bir değişimin de birincil sonuçları, bunlarında doğurduğu ikincil ve üçüncül sonuçları olacaktır. Bu yüzden değişimin bir ilk adımını seçerken “büyük” değil bilakis “küçük” olması önemlidir.

2. Yalnızca kaybı yaşayan kimseyi değil, onun içinde yer aldığı sistemdeki (aile, iş-çalışma) bireyleri de terapiye dahil etmek gerekir. Sistemde hızlı gidenleri yavaşlatmak, yavaş gidenleri hızlandırmak gerekir. Sonuçta sistemi negatiften (çatışmadan ve gerilimden) pozitife dönüştürdüğünüzde danışan da pozitife dönecektir.

İlk seans:

Görkem ablasının ısrarı üzerine gönülsüz olarak psikiyatri hekimine getirilmiş. Görüşme anne, abla ve Görkem ile birlikte yapıldı ve  yaklaşık 90 dakika sürdü. Kısa bir tanışmadan sonra hekim aile hakkında şu bilgileri aldı: Anne-baba yedi yıl önce aldatma nedeniyle boşanmışlar ve baba ilişkisi olduğu kadınla ikinci evliliğini yapmış. Anne çalışmıyor ve kocasından aldığı nafaka ile geçiniyormuş. Anne boşanmadan bu yana depresyon tedavisi görüyormuş. Abla 26 yaşında, işletme mezunu, mali müşavirlik firmasında çalışıyormuş; hedefi ileride mali müşavir ve bağımsız denetçi olup kendi ofisini açmakmış. Görkem baba ile sık ve düzenli olarak görüşüyormuş; baba çocuklarıyla yakından ilgiliymiş.

Psikiyatrist: (Görkem’e yönelip) Bu görüşmede hedefiniz nedir? Bu görüşmeden neler kazanmış olmayı istiyorsunuz? Sizde ve hayatınızda neler değişsin?

Görkem: Benim tek bir hedefim olabilir o  da bacağımın düzelmesi. Dolayısıyla benim psikiyatriste değil ayağımı düzeltecek tıbbi bir mucize ihtiyacım var.

Psikiyatrist: (Ablaya yönelip) Peki sizin bu görüşmede hedefiniz nedir? Bu görüşmenin sonundan neler değişsin istiyorsunuz? Neler kazanmak istiyorsunuz bu görüşmeden?

Abla: Ben kardeşimin bir an önce kendini toparlamasını ve normale dönmesini istiyorum. Bakın benim patronumun eşi diyaliz hastası ve bir buçuk yıldır haftada iki gün diyalize gidiyor. Buna rağmen hayat dolu biri, çok neşeli ve iyimser. Demek istediğim beterin beteri var. Kardeşimin böyle ümitsizce hiç bir şey yapmadan beklemesini asla doğru bulmuyorum. Ümidini kaybedecek kadar vahim bir durumu yok.

Anne: Kızım senin patronunun eşi 65 yaşında, evliliği mükemmel, maddi durumları süper, iki çocukları var ki onlar da hayatını yoluna koymuş. O kadın senin kardeşinIe bir mi?

Abla: Anne sürekli olumsuzsun, moral bozucusun. Hem kardeşimin ağzı yok mu, o konuşsun, sen neden lafa giriyorsun.

Anne: Sen çok biliyorsun tabii.

Görkem: Annem ve ablam evde sürekli kavga halindeler. Bundan benim durumumum sorumlu tutulması, beni çok mutsuz ediyor. Açıkçası bıktım, usandım. Benim değil onların terapiye ihtiyacı var. Ne olur onlara bir ilaç verin de artık her ikisi de çenesini kapatsın.

Psikiyatrist: (Anneye yönelip) Sizin hedefiniz nedir? Bu görüşmenin sonunda elinize neler geçsin istiyorsunuz? Neler değişmeye başlasın?

Anne: Çocuğum psikolojisi düzelsin çok istiyorum tabii. Ama ayağı düzelmeden bu olabilir mi? Hiç olmazsa koltuk değneğine ihtiyaç duymadan yürüyebilmeli. Yoksa psikolojisi nasıl düzelecek bilemiyorum?

[Görüşmenin Hedefi: Psikoterapiye başvuruda amaç kendinde ve hayatında değişimdir. Terapiye başvuran ailelerde bireylerin değişim hedefleri birbiriyle örtüşmeyebilir. İlk aşamada, görünürdeki bu bariz zıtlık psikoterapiye engel bir durum değildir çünkü “nihai hedef-varış noktası” bir biçimde örtüşecektir]

 

Ardından psikiyatrist sırasıyla Görkem, abla ve anneye “Sizi en çok neler heyecanlandırır, mutlu eder? Hangi hobileriniz var? Siz en çok hangi yanlarınızı, özelliklerinizi beğenirsiniz, takdir edersiniz? Çevrenizdeki yakınlarınız, arkadaşlarınız sizin hangi yanlarınızı beğenirler, takdir ederler? Kazadan önce hayatınızda iyi giden neler vardı? Kazadan önce yapmaktan çok hoşnut olduğunuz neler vardı? Bunlardan hangileri devam etsin istiyorsunuz?” sorularını yöneltti.

Görkem çok girişken, sosyal, komik, eğlenceli, yerinde duramayan biriymiş. Formula1 yarışlarına düşkün, motorlara ve otomobillere tutkunmuş. Makine mühendisliğini bu yüzden istemiş; hayali otomotiv sektöründe çalışmakmış. Bilgisayardan iyi anlar ve yazılımla ilgiliymiş.

Abla akademik olarak hep çok başarılı ve hırslı biri olmuş. İş hayatında da hızla yükselmek ve çok iyi bir kazanca sahip olmak istiyormuş. Kitap okumak ve sinema dışında bir hobisi yokmuş. Yakın bir kaç arkadaşı var ve daha fazlasını istemiyormuş. Dışarıdan sıcakkanlı görünse de aslında insanlara çabucak güvenmez ve hep belli bir mesafeyi korurmuş.

Anne üniversitenin resim öğretmenliği mezunu. Bir kaç yıl özel bir okulda resim öğretmeni olarak çalıştıktan sonra çocukların bakımı yüzünden çalışmaya ara vermiş ve sonra da hiç çalışmamış. Geçmişte harika yağlı boya resimler yapar ve dostlarına hediye edermiş ama neredeyse 10 yıldır hiç resim yapmamış. Ablası ve bir kuzeni dışında görüştüğü kimse yokmuş. Geçmişte çok tertipli ve temiz biriymiş ve de harika yemekler yaparmış. Boşanma süreci ve ardından bunları asgari düzeyde yapar olmuş.

[Güçlü yanlar, Geçmiş başarılar, Üstesinden gelme becerileri ve Kaynaklar: Geçmişte bir şeyi yapabildiyseniz onu yine yapabilirsiniz ve sahip olduğunuz bir beceri varsa onu tekrar aktifleştirebilirsiniz. Hayatınızdaki insanlar sizin en önemli kaynağınızdır ve onlardan motivasyon-dinamizm kazanmak için yardımlar alabilirsiniz]

 

Psikiyatrist: (Görkem’e yönelip) Diyelim ki ayağınızın tedavisinde mucizevi bir şekilde yol alındı. Bu sizin hayatınızda ve sizde neleri değiştirir?

Görkem: Yeniden doğmuş gibi olurum. Hedefim daha öğrenciyken İtalya’da bir otomotiv fabrikasında staj yapmak ve eğer bir de Almanca öğrenebilirsem sonrasında BMW’nin fabrikasında çalışmak istiyorum. Eski sosyalliğimi çok özledim, ayağım düzelsin eve girmem, ancak yatmak-uyumak için gelirim.

Psikiyatrist: Sizdeki bu değişim ablanızın ve annenizin hayatında neleri değiştirir?

Görkem: Benim durumuma üzülmeleri ortadan kalkar. Ne yaparlar bilmiyorum, düşünmedim hiç. Annemin hayatı pek değişmez, o evde gamlı baykuş gibi hayatını sürdürür ama ablam tekrar eski hayatına döner sanırım, sinemaya gider, kıyafet almasını çok severdi yine durmadan kıyafet alır, yüzü daha çok güler.

Psikiyatrist :(Ablaya yönelip) Diyelim ki kardeşiniz ümidini kazandı ve tam da sizin istediğiniz gibi hayata ümit ve iyimserlikle bakmaya başladı? Bu onun hayatında neleri değiştirir?

Abla: Okulunu bu yıl dondurmaz ve devam eder. Arkadaşlarıyla görüşmeye başlar.

Psikiyatrist: Kardeşinizde bu değişimler olduğunda bu sizin hayatınızda neleri değiştirir?

Abla: Bende mutlu olurum, işten sonra eve gelirken içimdeki o sıkıntıyı hissetmem, kendi hayatıma odaklanırım. Evdeki bu mutsuz ortam yüzünden sınavlara çalışmayı aksatmıştım, onlara çalışmaya başlarım.

Psikiyatrist: (Anneye yönelip) Diyelim ki oğlunuz koltuk değneği olmadan yürüyebiliyor. Bu onun hayatında neleri değiştirir?

Anne: Özgüveni gelir, utanmaz, çekinmez kimseden.

Psikiyatrist: Peki oğlunuzda bunlar olduğunda bu sizin hayatınızda neleri değiştirir?

Anne: Üzüntüm, ağlamalarım azalır. Belki gündüz komşularıma gider onlarla biraz vakit geçiririm.

Terapist herbirine “Başka”, “Başka ne değişir?” sorusunu defalarca sorup pek çok bilginin daha ortaya çıkmasını sağladı.

[Değişimin ikincil, üçüncül sonuçları: Çözüm odaklı terapi seansında sürenin en büyük kısmı buraya ayrılır. Terapist “Başka neler değişir? Başka neler farklı olur? Bu değişimi ilk kim fark eder? O bu değişimi nereden fark eder?” sorularıyla danışanın nihayetinde ulaşmak istediği ya da varmak istediği yeri (Outcome) en geniş şekilde tarif etmesini sağlar. Tıpkı navigasyona bir adres girmek gibidir: eğer varmak istediğiniz adresi tam olarak girerseniz sizi o adrese götürecek onlarca farklı rota çıkarabilirsiniz]

 

Psikiyatrist: Anlattıklarınızdan şu sonuç çıkıyor; üçünüzde birbirinizden negatif anlamda daha az etkilenmek istiyorsunuz. Doğru mudur?

Görkem, abla, anne: Evet, evet, evet.

Psikiyatrist: Kazadan sonra herbirinizde içe kapanış oldu. Bu içekapanışı da istemiyorsunuz. Öyle mi?

Görkem, abla, anne: Evet, evet, evet.

Psikiyatrist: Geçmişte yapıp mutlu olduğunuz şeyleri tekrar yapıyor olmayı istiyorsunuz. Buna ilave olarak bir de hayatınıza katmak istedikleriniz var ve onları başlatmak istiyorsunuz. Doğru mu?

Görkem, abla, anne: Evet, evet, evet.

[Sistemin hedefi: Sistemin bir üyesini etkileyen bir durum tüm sistemi etkiler. Dolayısıyla sisteme dahil olan her bir üyenin hedefleri üzerinden sistemin hedefini bulmak gerekir]

 

Ardından psikiyatrist görüşme süresinin sonuna geldiklerini hatırlattı ve tekrar bir randevu isteyip istemediklerini sordu. Her üçü de tekrar görüşmek istediklerini söyledi ve iki hafta sonrasına randevu aldılar. Psikiyatrist bu randevuya babanın da gelmesini istediğini söyledi ve ardından her üçüne bir ödev verdi. Ödev şöyle; “Sizinden bir sonraki randevuya gelene kadar ki arada kendinizde ve/veya hayatınızda biraz da olsa iyi giden şeyleri gözlemlemenizi ve aklınıza not etmenizi istiyorum”.

 

İkinci seans:

Bu görüşmeye Görkem, abla ve baba katıldı; anne eski eşiyle karşılaşmak istemediğinden son anda görüşmeye katılmaktan vazgeçmiş.

Psikiyatrist: (Görkem’e yönelip) İlk görüşmeden bu yana iyi giden neler var?

Görkem: Bir yıldır arayan arkadaşlarımın telefonlarına genelde dönmüyordum. Hastaneye ziyarete gelenler oldu ancak eve çıktığımda onların evde ziyaretine hiç izin vermemiştim. Geçen hafta ilk kez iki arkadaşımın beni evde ziyarete gelmelerine izin verdim.

Psikiyatrist: Peki bu ziyaret nasıl geçti?

Görkem: Arkadaşlarımı çok özlediğimi fark ettim. Çok güzel sohbet ettik, güldük. Sağolsun annem harika kurabiyeler hazırlamış, kekler yapmış. Onları yedik, çay içtik. Güzel bir gündü.

Psikiyatrist: Başka iyi giden neler var?

Görkem: İngilizce alt yazılı filmler izlemeye başladım. İngilizceyi çok unutmuş olduğumu fark ettim. Buna biraz ağırlık vermem lazım.

Psikiyatrist ardından Görkem’e arkadaşlarının ziyaretine izin verme kararını nasıl verdiğini, aklından neler geçirdiğini, bu ziyareti arkadaşların nasıl karşıladığını ve onlara neler yaşattığını sordu. Görkem evde yalnız kalıp içine kapanmanın onu daha kötü yaptığını fark etmiş, anlamış. Ziyaretine gelen arkadaşları en kanka arkadaşları, her konuda destek verebilecek, güçlü kişilikleri olan arkadaşlarıymış. Onlar da bu ziyaretten çok memnun olmuşlar ve tekrar Görkem’i aralarında görmek istediklerini belirtmişler.

Sonra psikiyatrist İngilizce alt yazılı film izlemeye nasıl karar verdiğini ve bunun ona neler katmasını hedeflediğini sordu. Görkem artık “ölü vakit” geçirmek istemediğini söyledi ve İngilizce’nin üzerine düşüp ilerletmekte kararlı olduğunun altını çizdi.

[Ortaya çıkar, Genişlet, Altını Çiz: Değişim siz onu farkettiğinizde değişim olur ve etkinleşir. Bunun için psikoterapist küçük de olsa her bir değişimi yakalar ve bununla ilgili sorular sorar. Böylelikle bu değişim arkasındaki zihinsel dönüşümün belirginleşmesini sağlar]

 

Psikiyatrist: (Ablaya yönelip) İlk görüşmeden bu yana iyi giden neler var?

Abla: İyi sayılır mı, bir gelişme midir bilemiyorum ama, son 1 yıldır ilk kez saç rengimi değiştirdim. Koyuydu birazcık açtım (gülüşme).

Psikiyatrist: Saçınızın rengini değiştirmek size nasıl geldi?

Abla: Bu rengi çok beğendim. Hatta uzun zamandan sonra instagram da kendi resmimi paylaştım, bir sürü beğeni aldım (gülüşme)

Psikiyatrist : Başka iyi giden neler oldu?

Abla: Hımmm. Annemi bir nebze saldım gitti. O her zamanki gibi negatif konuşuyor ama ben önceki kadar onun laflarına takılmıyorum sanki.

Psikiyatrist ablaya saç rengini değiştirmeye ve sonra bunu instagram’da paylaşmaya nasıl karar verdiğini, bunları yapmanın ona iyi gelebileceğini nereden bildiğini sordu. Ablaya yakın arkadaşları sürekli “kendinle ilgilen” telkininde bulunuyorlarmış zaten ancak abla bunu hep gözardı ediyormuş. Bu sefer arkadaşlarının telkinini dinlemeye karar vermiş. Aynaya baktığında kendini beğenmenin ona çok iyi hissettireceğini geçmiş deneyimlerinden biliyormuş zaten.

Psikiyatrist daha sonra annesinin negatif söylemlerini biraz olsun gözardı etmeyi nasıl başardığını sordu. Mesleği ile ilgili hazırlanması gereken sertifika sınavları varmış. Bu sınavlara çalışmaya yoğunlaşınca annesinin laflarına daha az takılır olmuş.

[Ortaya çıkar, Genişlet, Altını Çiz: Değişim siz onu farkettiğinizde değişim olur ve etkinleşir. Bunun için psikoterapist küçük de olsa her bir değişimi yakalar ve bununla ilgili sorular sorar. Böylelikle bu değişim arkasındaki zihinsel dönüşümün belirginleşmesini sağlar]

 

Psikiyatrist daha sonra babaya yöneldi ve görüşmenin kalan süresinde onun Görkem, kızı ve kendi ile ilgili hedeflerini sordu, bu hedefler gerçekleştiğinde kendi ve onlar için nasıl bir hayatı olacağının (sorularla) detaylıca ortaya çıkmasını sağladı. Ardından her üçü bunun üzerinde konuştular. Seans sonunda üç hafta sonrasına tekrar bir randevu günü belirlediler.

 

Çözüm odaklı terapist, terapiye zorla getirilen bir kimsenin bile aslında hayatında değişimler istediğini ve buna motive olduğunu ilke olarak kabul eder ve görüşmeyi bu bakış açısıyla sürdürür. Bu süreçte danışanın önünde cevabını bulması gereken iki soru vardır; (1) değişime nereden başlasın ve (2) hızı ne olsun? Terapist danışana “Siz değişime ilk şuradan başlamalısınız” demez çünkü danışana “en iyi gelecek” başlangıç noktasını ancak danışanın kendi bilebilir. Çözüm odaklı terapistin görevi de bu iki temel sorunun cevaplarını bulmada danışana yardım etmektir. İlk adım daima küçük olmalıdır ve sonraki adımlarda O özgüven kazandıkça hızını arttıracaktır.

 

 

dribrahimduvarci
dribrahimduvarci